Selamünaleyküm dostlar. Uzun bir süre sonra blog yazmaya inşallah devam ediyoruz. Bundan sonraki günlerde daha sık yazılar yazıp sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugünkü blogda katılmış olduğum söyleşiden aldığım notlar üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşıyor olacağım. Geçen günlerde TİKA (Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı) başkanı Serkan Kayalar’ın söyleşisindeydim. İlk kurulduğu yıllarda Sovyetler Birliğinden ayrılan Türki Cumhuriyetlerini kalkındırmak amacıyla kurulmuştur. Öncelikle TİKA nın ne olduğunu ele alarak konuya başlayalım o zaman.
TİKA Serkan Kayalar’ın tabiriyle “teknik bir yardım kuruluşu” dur. Bu ifadenin altını dolduralım. Bugün yardım etmek isteyen vatandaşlarımız çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığıyla nakdi veya ayni olmak üzere yardımlarını ihtiyaç sahiplerine iletebilmektedir. Bu yapılan yardımlar temel veya normal yardımlar denilebilir. İşin teknik boyutu ise biraz daha farklı bir boyut alıp yine aynı şekilde yardım faaliyetleri gerçekleşmektedir “devletler” aracılığıyla. Kamusal olarak bir devletin farklı bir “dış” devlete çeşitli altyapı vs. götürdüğü tabiri caizse ihya ettiği bir durumdur. Peki şöyle bir soru kafamızda cereyan ediyor: “Neden böyle bir maddi yatırım yapılsın? Ülkelerin milli geliri niye başka ülkelere aktarılsın?” Yakın tarihten geçmişe doğru gidelim o zaman. Sayın Serkan Kayalar bu konuda BM (Birleşmiş Milletler) in 1970 yılı ve sonrası içinde bağlayıcı olmayan bir hedef kararı alınıyor. Her ülke kendi gayri safi milli hasılasının binde ikisini ihtiyaç sahibi ülkelere yapması gerektiği kararı alınıyor. Ülkemiz (Türkiye) de bu hedefi tutturan az sayıda ülkelerden birisiymiş. İlk önce bu yardım BM de alınan bir karar. Peki biraz daha geriye gidelim. 1. Dünya Savaşı neden çıkmıştı? Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Kuzey Afrika topraklarını neden kaybetti? O topraklar neden istendi? Bugün bir çok Avrupalı devletin kendi topraklarından çok uzakta sınırı bile olmayan bir yerde (misal ABD nin ortadoğuda olması) buraya adaleti getireceğim ya da daha iyi bir yer yapacağım sözünün altında var olan düşünce yer altı kaynaklarına çökmektir. Bugün ülkemizin de farklı ülkelere yardım etmesinin sebebi geleceğe yönelik birer yatırımdır. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak gittiği yere insanlığını götüren ülkemiz böylece arkasında da güvenecek bir halklar bırakıyor. Böylece farklı bölgeleri güçlendirerek çeşitli mutabakatlarla uzun vadede bizim de milli gelirimize ilerleyen yıllarda etki edecek anlaşmalar yapılıyor.
Dünya üzerindeki 1,1 milyar civarında insan çok boyutlu yoksulluk yaşamaktaymış. 8 milyar Dünya nüfusunun olduğu bu dönemde yaklaşık %13’lük bir kısım ediyor. Bunun üstüne 1 milyar üzerinde insan da temel ihtiyaçlarından (barınma, yeme, içme vs.) çok uzaktır. Yani 2 milyar insan çok zor şartlar altında yaşamaktadır. Bugün ülkemizin ekonomik durumu ve halkın bir kısmının geçimi iyi olmadığı zamanda yaşıyoruz. Bunu değerlendirip baktığımız zaman 2 milyar insanı daha iyi anlamış olacağız. Dünyada 10 kişiden biri açlık sınırındaymış (ölümle eş değer). Ve bunlar da ortalama 2,15 doların altında bir tutarla geçinmektedirler. Aynı şekilde bunların olduğu ülkelerde doğan çocukların normla ülkelere oranla yakın zamanda ölme oranı 60 kat daha fazlaymış. Bu rakamlara baktığımız zaman hiç de iç açıcı değil. Bu ülkelerin kalkındığını düşünürsek nasıl olur? Bu ülkelerin sempati duyup karşılıksız yardımlaşmalar yapacağı durumda ekonomik durum nasıl gelişir? Sadece Afrika Kıtası bile bunun için yeterdir bile.
Kuzey Yarım Kürede yaşayan insanlar toplam Dünya nüfusunun %21’ini oluşturmaktadır. Bu kısım ise Dünyanın %69’luk kısmını oluşturuyormuş. Bu kadar maddi zenginliğe rağmen süreç içerisinde yapılan yardımları düşününce bunlar pek de inandırıcı gelmiyor çünkü Afrika Kıtasındaki çoğu ülke hâlâ 200 yıl geriden takip etmektedir. Nerede kalkındırma planları? Bundan dolayı kalkınma adı altında çoğu emperyalist devletlerin kirli oyunları için bir piyon olarak bu ülkeleri kullanması kalkınma tarihinin kirli bir şekilde başladığını söylemişti Sn. Serkan Kayalar.
Soğuk Savaş döneminde ABD’nin komünizme karşı kapitalizm düşüncesini yaymak üzere Marshall yardımları başlatıyor (ülkemiz de bu yardımlardan belli bir dönem yararlanmıştır). Bunun üzerine Sovyet dışişleri bakanı Molotov bir plan sunuyor: Molotof. Bu da komünizmi kapitalizme karşı korumak için kendi uydu devletlerine Marshall yardımları almaması için uyarıda bulunmasıyla başladı. Her iki yardım planının temel amaçları birer fikir empoze etmektir aslında. Bu da yapılan yardımların karşılıksız olmadığının göstergesidir. Soğuk Savaş döneminden sonra da küçük ve büyük çaplı çatışmalar da ardından devam etti. Bugün artık bir çatışmadan çok soykırımın da ötesinde yer alan Gazze, UNDP raporuna göre kalkınma planı 60 küsur yıl geriye gitmiştir… Günün sonunda bir ülkenin güçlü olması gerekir. Bunu da çeşitli yollarla yapmaya çalışır. Kalkınma yardımı da bunlardan biridir. Ne kadar kaliteli yardımlar yaparsak kendi ülkemiz de gelişmeye devam edecektir. Kim bilir belki 60 yılı tam tersine çevirip 60+ yaparız!
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz başarıyla iletildi.